Ölümsüzlüğe uğurlanışının 2. yılında Alaattin yoldaş üzerine...
Partili kimliğin örnek bir temsilcisi!
Komünist işçi Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaş 19 Kasım 2009 tarihinde ölümsüzler kervanına katıldı. TKİP’nin seçkin bir üyesi olan Alaattin yoldaş, parti faaliyeti sırasında düşmanla girdiği çatışmada yaralı olarak ele geçirildi. Ama düşman O’nun devrimci kimliğini iyi tanıyordu ve kendi hukukunun işlemesini bile beklemeyerek infaz etti. Alaattin yoldaş sokak ortasında polis kurşunu ile katledildi!
Ölümüyle de Parti’yi onurlandıran Alaattin yoldaş, en az bunun kadar yaşamıyla da Parti’yi onurlandırmış, bugünün devrimcileri için örnek bir kimliğin temsilcisi olmuştur.
Habip, Ümit ve Hatice’den öğrenen
Alaattin’den öğrenmek
Alaattin yoldaş, kendinden önce şehit düşen yoldaşlarından öğrenerek yeni bir örnek hayat bırakmıştır geriye. Bunun en yalın anlatımı, yoldaşın şehit düşmesinin ardından yapılan parti açıklamasında ifade edilmiştir. Açıklamada belirtildiği gibi, O, Parti’nin “seçkin bir üyesi”dir. Bu ifade, yoldaşın ölümünün ardından yapılan sıradan bir güzelleme değildir elbette. Bu niteleme, yoldaşın örgütsel hiyerarşideki yerinden değil, devrimci kimliğinden, parti ve devrim davası adına yüklendiği sorumluluktan ve devrimin zaferi için kendisine biçtiği misyondan gelmekteydi. Sonrasında çeşitli vesilelerle anlatılan yaşamı bunu tüm açıklığı ile ortaya sermektedir.
Alaattin yoldaş proleter kökenli bir komünisttir. Mensubu olduğu sınıfın kurtuluşuna adamış bir devrimcidir. Sınıfının kurtuluşuna yönelik adanmışlığını Parti ile birleştirmiş, hayalini kurduğu kurtuluşun ancak sınıfın devrimci partisinin kurmaylığı ile gerçekleşebileceğini kavramıştır. Bu kavrayış sayesindedir ki, genç yaşta başladığı profesyonel devimcilik yaşamını Parti üyesi olma onuru ile taçlandırmıştır.
Yoldaşın devrimci kimliği açık bir bilinç ve köklü bir inançla yapılan tercihin ürünüdür. Daha 18 yaşında iken, yanına kendisinden küçük kardeşini alarak, ailesini ve düzenle olan bağlarını geride bırakarak büyük sanayi şehirlerinde profesyonel devrimcilik yapmaya gidişi bu açıklığın ve inancın kanıtıdır. Alaattin yoldaş tercihini en başta yapmış, geri kalan yaşamını ise bu tercihin gerekliliklerini yerine getirebilmek üzerinden kurmuştur.
İnanç yüklü bir sıra neferi
Alaattin yoldaşın devrime bağlılığı, örgütsel kimliğine de şekil vermiştir. Bir sıra neferi ruhuyla devrim işçiliği yapmıştır. Bir devrimci için örnek bir örgütlü kimlik demektir bu. Büyük küçük demeden, Parti’nin kendisine verdiği tüm görevleri yüklenen, devrim davasının sorumluluğunu en derinden hisseden bir sıra neferi ruhu yansır bu örnek kimlikten.
Yoldaşın yaşamı bunun örnekleriyle doludur yine. Genç bir devrimci olarak büyük bir şehre adım attığında Parti’nin içinde bulunduğu bazı olumsuz koşullarla karşılaşmasına rağmen heyecanını yitirmemesi, inancının sarsılmasına izin vermemesi bu örneklerden biridir. Ya da başka bir ile İK üyesi olarak atanmışken, kendisinden daha deneyimsiz bir yoldaşı yanına alarak afişlemeye çıkması, O’ndaki sıra neferi ruhunu anlatmaya fazlasıyla yeterlidir.
Onuruna ve partisine sahip çıkan
bir direnişçi
Partili kimliğin bir başka yansıması da devrimcinin direnişçiliği üzerinden gerçekleşir. Bu da en az örgütlü kimlik kadar önemlidir partili bir militan için. Parti’yi ve devrimci onuru korumak, parti bayrağını düşmanın karşısında düşürmemek her militan için bir görevdir aynı zamanda. Gerekli koşullarda bu görevin layıkıyla yerine getirilebilmesi parti ve devrim davasının ne ölçüde içselleştirildiği ile de yakından ilgilidir.
Alaattin yoldaş örnek bir direnişçidir. Bir devrimci olarak onurunu düşmana teslim etmemiştir. Kendinden önce ölümsüzleşen diğer yoldaşlar gibi Parti onurunu korumayı her şeyin başına koymuş, gerektiğinde bedenini ölüme yatırmakta tereddüt etmemiştir.
İzmir’deki bir mitingde parti materyallerini kullandıktan hemen sonra düşmanın eline geçmiş, daha bu anda da direnişe başlamıştır. Düşman saldırısı daha en başından göğüslenmiş, düşmanın gözaltı çabaları bile direnişle karşılanmıştır. İşkencede kazanan yine Alaattin yoldaş olmuştur. Yoldaşlarından devraldığı parti bayrağını işkencecilerin karşısında yere düşürmemiş, onu titizlikle korumuştur. İşkence sonrası ise yeni bir direniş alanıdır yoldaş payına. Zindan direnişinin sarsılmaz neferidir artık. Günü geldiğinde bedenini açlığa yatırmış, şanlı Ölüm Orucu direnişindeki yerini almıştır.
Alaattin yoldaş tüm bu süreçlerden alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Özellikle zindan direnişi sonrasında oluşan atmosferin basıncıyla nice devrimcinin safları terk ettiği bir dönemde o Parti’ye sarılmış, dışarıdaki mücadeleye kaldığı yerden devam etmiştir. Ölümsüzleşene kadar da yaşamını bir kavga adamı olarak sürdürebilmeyi başarmıştır.
Yoldaşlarına ölümüne bağlı
bir devrimci
Alaattin yoldaş insani güzellikleri de kendinde toplayan bir devrimcidir. Tıpkı Habip yoldaş gibi, o da kendisinden daha genç devrimcilere moral ve enerji taşıyan bir komünisttir. Cezaevi süreci sonrasında kaleme aldığı rapordan yansıyanlar buna tanıktır.
“Yoldaşlık üzerine gelen kurşunu bile paylaşmaktır”… Pratiğiyle bu sözüne sadakatini gösteren Ümit yoldaşın ardından Alaattin yoldaş da bu tanımın gerçekliğini kanıtlamıştır. Alaattin yoldaş, birlikte faaliyete çıktığı yoldaşını koruyabilmek için düşmanla çatışma yoluna gitmiş ve bu çatışmanın sonucunda şehit düşmüştür. Bu örnek bile ondaki yoldaşlık anlayışını ortaya sermeye yeterlidir. Kaldı ki, bu açıdan onun ilk örneği de değildir şehit düşmesine neden olan bu olay. Onun için yoldaşlarına ölümüne bağlılık Parti’ye bağlılık demektir. Parti, en sade ifade ile, devrim davasına ölümüne bağlı devrimcilerin gönüllü birliği üzerinden şekillenen bir müfreze değil midir zaten?
Parti yeni Alaattinler yetiştirecektir
Alaattin yoldaşın parti ve devrim davasına kattıkları, Parti ile karşılıklı olarak kurduğu ilişkinin sağlam temellerine dayanmaktadır. O bir devrim işçisi olarak bu dava için emeğini, canını ve nihayetinde kanını ortaya koymuş; komünist işçi partisi de bu malzemelerle sarsılmaz bir dava adamı yaratmıştır. Diğer tüm yoldaşlar gibi, Alaattin’den Nurettin’e dönüştüğü zaman Parti’nin ışığıyla bulmuştur yolunu.
Alaattin yoldaş ölümsüzleşmiştir. Ancak onun canını kattığı Parti dimdik ayaktadır. Bu demektir ki, Parti yeni Alaattinler yetiştirecektir. Giden hiçbir yoldaşın yeri dolmayacak elbette, ama yeni Alaattinler Alaattin Karadağ yoldaşın mirasını layıkıyla omuzlayacak, anısını kıskançlıkla koruyacaklardır. Orak-çekiçli kızıl bayrağa sarmalayıp geleceğe taşıyacaklardı ondan kalanı.
Ve zafer günü… Habipler, Ümitler, Haticeler ve Alaattinler önder yoldaşlarının kanıyla boyanan kızıl bayrağı burjuvazinin burçlarına dikeceklerdir.
Habip, Ümit, Hatice ve Alaattin yoldaşlar yaşıyor, TKİP savaşıyor!
|